25 Eylül 2012 Salı

Vadide ki Rüzgâr


Elimi sürdüğüm her yerde derin izler kalıyor kendi içime doğru usulca açılan, çok derin izler. Kendime bir zararlıyım aslında, mayınlı bir gece soluğu gibi. Yağan kirli bir yağmur da diyebilirsin. Kendi sesinde olan bir rüzgar ama hep uğultusu aynı vadide kalan.
Kim yazabilmiş ki geceyi, kim görmüş gecenin gözlerinde ki öfkeyi veya kollarında sevgiyi. Kim düşerken bir uçurumdan, uçurumu sevmiş, sevdasında kalmış bir uçurumun. Yalnızlığına dokunan yalın bir düşü kim görmüş yıllarca her gece rüyalarında. Yaşamıma, tam da orta yerine saplanan bir bıçak gibi incitmeden canımı, acıtmadan usul usul beni öldürüyordun. Odamın duvarlarına sürdüğün kendi hayatının soluk rengi bıçağın izinde. Eski fotoğraflardan kalma yüzünde bir gülümseyiş. Bu kadar kirli olan neydi aslında ömrümüzde, biz mi kirliydik yoksa. Biz mi sevmeyi bilmiyorduk yoksa sevgi denen şey hiç mi yoktu. O zaman nasıl olurda sevgi sözcüklerini pervasızca sarf ediyorduk birbirimize. Yalınlığından hiç bir şey kaybetmeden kirli hayatımızda nasılda süslü duruyorlardı. Bir toz zerresi kadar küçükte olsa.
Her sokak başında durup öpüşen aşıklar gibi aşkı da biz öldürdük belki de. Ne çok soru vardı aklımda ne çok yanılgı. Yalnız kalınca insan kendine bile eskiyor yüzü. Eskimeyen yalnızlıkta. Sakla sen çocuk sevgilerini. İyimserliğini sakla. Bu dünyabelki de her daim dediğin gibi sana göre değil...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder